26 Haziran, 2007

Herkes “koltuğun” şeklini alıyor!

Milletvekili listelerini hazırlayan Genel başkanlar, seçimlerin birinci turunu tamamladı. YSK’nın listelere son şeklini vermesinin ardından, 22 Temmuz’da seçimlerin ikinci turunu gerçekleştireceğiz. Lidervekili listelerini, millete tasdik ettirecek, liderler.

Yıllar önce aynı şüreçleri yaşayan ve yakınan, partide farklı ses ve çıkış yapan kişileri eleyen tüm genel başkanlar, bir dönem “parti-içi demokrasi”yi dillerinden düşürmeyen insanlardı. Ancak “lider” koltuğu, bazen en basit gerçeklerin bile görülememesine, ağızdan çıkanların unutulmasına yol açabiliyor.

Kimse oturduğu “koltuğa” şeklini veremiyor, herkes oturduğu “koltuğun” şeklini alıyor.

Öyle ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözlerini hatırlatmak bile yeterli. Ak Parti yeni kurulmuş, tarih, Aralık 2001. Parti genel merkezinde gazetecilere verdiği iftar yemeğinde başbakan konuşuyor:

"İslam dünyasının önemli sorunlarından birisi demokrasi. Bu ülkelerde demokrasiye geçilmesi halinde sistemleri rahatlar. Oralardaki sistem kişilere dayalı; katılımcılık yok. Katılımcılık olmadığı için de halk huzursuz. Herkesin kaderi iki dudak arasında. Biz nasıl Türkiye'de lider sultasından yakınıyorsak, onlar da kralların ve prenslerin sultasından yakınıyor. Demokrasi artık İslam ülkelerine de gelmeli. Demokrasiye geçiş olursa, o ülkelerdeki halk da çok rahatlar. Türkiye 50 yıldır demokratikleşme alanında çaba sarf ediyor, ancak hâlâ eksiklikleri var. İslam ülkeleri de şu an bu sorunu yaşıyor. Krallar ve prenslerden çekiyor."(*)

Ne diyor, sayın Başbakan: “Herkesin kaderi iki dudak arasında.”

Ne diyor sayın Başbakan: “Biz nasıl Türkiye'de lider sultasından yakınıyorsak, onlar da kralların ve prenslerin sultasından yakınıyor.”

Geldik 2007 yılına, Türkiye’nin “seçilmiş krallarına” bu sözleri hatırlatan var mı?

Partilerin seçim bildirgelerini/beyannamelerini okuyorum. Ak Parti’nin beyannamesinde şu sözlere rastladım. Üstelik spot yapılmış. Yani büyük harflerle de yazılmış.

Siyasetin yeniden yapılandırılması bölümünde deniyor ki: “Siyasi iradenin kaynağı, özgür bir toplumsal yapı içinde özgür iradeleriyle karar veren bireylerden oluşan milletin kendisidir. Millet iradesinin özgürlük içinde açıklanabilmesini veya kullanılabilmesini engelleyecek hiçbir uygulama kabul edilemez.”

Ve bir spot ile devam ediyor: “Partilerin içyapılarının demokratikleşmesi ve üyelik hukukunun geliştirilmesine önem verecektir.” (**)

5 yıl boyunca önünde büyük zaman ve fırsat varken, siyasi partiler ve seçim yasalarında bu yönde en küçük bir değişiklik bile yapmayan bir “iktidarın”, bunları söyleyebilmesi, beyannamesine koyması neyle açıklanabilir?

Ak Parti’de farklı seslere sahip Ersönmez Yarbay, Turhan Çömez, Ertuğrul Yalçınbayır, gibi listelerde kendilerine yer bulamayan, “iki dudak demokrasisi”ni içerden yaşayan diğer milletvekilleri, beyannamenin bu bölümünü okuyunca neler hissettiler?

Ya da kendileriyle şu hesaplaşmayı hiç yaptılar mı acaba?

İki dudağa bir kez boyun eğenlerin, listelerde genel başkan insafıyla boy gösterenlerin, bir zamanlar kendini “ekipten” görenlerin, sonradan çıkaracağı sesin millet nazarında “itibarı” olur mu?

Ak Parti’nin beyannamesine bu eleştiriyi getirirken, diğerlerini dışarıda bırakmayalım. İki dudağın hükümranlığını kıracak, hiçbir öneri şu ana kadar açıklanan seçim beyannamelerinde yer almıyor.

Tüm partiler, millete kendi vekilini “seçme” hakkını çok görüyor.


(*) Radikal Gazetesi / 06.12.2001
(**) Ak Parti Seçim Beyannamesi 2007 s.21.22

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails