12 Haziran, 2007

Demokrasiden korkan demokratlar

Demokrasiden korkan demokratlar, her kritik eşikte ülkenin önüne duvar örenlere koşa koşa tuğla taşırlar. Her demokrasi sınavında bu nedenle de çakarlar. Ve darbeciler de sonra onlara bir daha çakarlar. Çok uzakta değil, emekli darbeci Devlet Başkanımız Kenan Evren’in hala kitapçı raflarında bile ulaşılabilir durumdaki anılarına/kitaplarına göz atanlar, nasıl çaktığını da okurlar.

Her daim, dilinden demokrasiyi düşürmeyen, halkı “tercihlerini” ve "seçimlerini" sürekli küçümseyen, tehlikeye düştüğünü iddia ettikleri “cumhuriyeti” ordunun çıkaracağını umdukları “ses”le kurtarma telaşında olanları kastetmiyorum sadece. Onların çoğu da “nerden çıkarıyorsunuz, ben darbelere karşıyım, darbeler ülkemizi hep geri götürdü, diyorum ya!” stepnesini yanlarında taşımayı tercih ediyorlar. O da olmazsa “halk beni anlamadı, zaten anlayamaz” oluyor, bahanemiz.

“Darbecilere/askeri darbeye” karşı olmakla, Türk ordusuna karşı olmayı birbirine karıştıranlar ve her fırsatı, mümkünse “orduya” giydirmek için değerlendiren “demokratlar” var ki, “demokrasimize” onların verdiği zararı kimse vermiyor.

Demokrasi, “demokrasiyi öldürebilen”, kendi totaliter yönetim arayışlarına kimilerinin ulaşması için fırsatlar sunan bir araç gibi de algılanabiliyor. Sık sık bunun demogojisiyle de zaman yitiriyoruz. Öyle ki özellikle uyanık “şeriat”/”din devleti” özlemcileri için bir araçmış gibi sunuluyor. Ama önce, bunu böyle sunanların, sanki kimsenin göremediklerini görüyorlarmış gibi davrananların elinde katlediliyor, demokrasi.

Bir de tüm hayatı “siyah-beyaz” gören, “hadi söyle bakalım: Şeriat mı Darbe mi?” açmazında olduğumuz yanılgısını pompalayanlar var. Sanki yeni bir şey söylüyormuş gibi “gri”yi demokrasi zanneden “demokratlardan” geçilmiyor. Önce akıl fikir, sonra sabır dilemek düşüyor bize, konuşabilmek için: Demokrasinin “grinin tonları” değil, çok renklilik ve her rengin birlikte yaşayabilme iradesi olduğunu anlatabilmek için…

Burada demokrasi teorisi anlatacak değilim. Kütüphaneler, hatta internet bu konuda sayısız kaynak sunuyor. Ancak bir ay içinde Türkiye’de yaşayacaklarımız ya da kapalı kapılar ardından bize sızamayanlar için “uyanık” olalım, diyorum.

Hepimizi özgür ve eşit kılan, hukuku/adaleti yaşatabileceğimiz yegane yönetim biçimi, demokrasi. Ve onu, Türkiye’yi ne kadar çok seviyorsak, o kadar korumak zorundayız. Demokrasi, cesaret ister ve ancak kendine sahip çıkan “yurttaşlarla” yaşayabilir.

Demokrasimizi herkese karşı korumak zorundayız: Sivil ya da asker, ama en çok da demokrasiden korkan demokratlara karşı…

Onpunto /10.04.2007 / O. Suat Özçelebi

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails