22 Haziran, 2007

Parlamento "her şeyi" bilir

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama, eğer genel başkanların iki dudaklarının arasından seçilmemiş, gerçekten milletin vekillerinden oluşuyorsa;

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama, yasama yürütme yargı arasındaki denge tam anlamıyla kurulmuş, yasama yürütmenin hegemonyasından kurtarılır, TBMM, iç tüzüğünü milletvekillerinin denetleme işlevinin önündeki en önemli engellerden biri olmaktan çıkarabilirse;

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama o ülkede gerçekten bir “temsili demokrasi” varsa, o ülkenin insanları “temsili demokrasinin” ilkelerine saygı göstermeyi içlerine sindirebiliyor, mahkemelerin iradelerini, kendi görüşlerini destekleyen mitinglerde yükselen talepleri, tüm toplumun talepleriymiş gibi sunup, oy sandıklarının üstünde görmemeyi başarabiliyorsa;

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama, o ülkenin medyası, “aydınları” kendi korkularının ilacının yine milletin iradesi olduğu gerçeğiyle yüzleşebiliyor, ilk kez askerlerin iradesi dışında gerçekleşen önemli Anayasa değişikliklerine itirazını “meşruiyet” tartışmaları dışında yapabiliyorsa;

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama, yüzde 10 barajıyla , bırakın barajı, “duvarını” icat edenlerle 25 yıldır mücadele etmeyenlerin, halkın serbest oyuyla seçilmiş bir parlamentoyu görev süresinin sonundayken ”meşru” görmemek hakkını nereden bulduğunu kendine sorabiliyorsa;

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama, sadece “kendine” demokrasi isteyenlere, her şeyi “demokrasi” ile çözebileceklerine “gerçekten” inanıyorlarsa, oyunun kurallarını oyun oynarken değiştiremeyecekleri hatırlatılabiliyorsa;

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama, “Köprüyü geçene kadar, bu topluma ayıya dayı demeyi öğretenlerin”, hayatın köprülerden oluştuğunu gördüklerinde, yaptıkları yanlışın bedelini bırakın ödemeyi, bunu da yine topluma, demokrasimize ödetmeye çalıştıkları görülebiliyorsa;

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama, sivil toplumun “Meclisin iradesinin” üstünde değil, onun çok önemli bir tamamlayıcısı olduğu, “Meclisimizin özgür iradesini” iktidarı, muhalefetiyle, hatta “nefret ettiğimiz siyasal akımlara” rağmen korumanın, demokrasinin “olmazsa olmazı” olduğu anlaşılabiliyorsa;

Parlamento “her şeyi” bilir, bilir ama, üzerinde kurulmaya çalışılan hukuksal, askeri vesayet arayışlarının asıl “bataklık” olduğunu gören, bu bataklığı bilgi, emek ve cesaretiyle “hükümsüz” kılacak, “yurttaşların” iradesine sahip olabiliyorsa;

Ancak bunlar gerçekleşebiliyorsa, parlamento “her şeyi” bilir.

İşte burada saydıklarım ve uzatmamak için sayamadıklarımla, tek bir şeye inanıyorum: Halk, iradesini sadece sandıkta verir, sandıkta geri alır. Bir parlamentonun Anayasal meşruiyetin tek kaynağı budur.

Çok uzakta değil, 22 Temmuz’da hep birlikte, parlamentonun/halkın “her şeyi” bildiğini göreceğiz.

Onpunto / 11.05.2007

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails