28 Ağustos, 2007

Anayasamız Hayatımız!

Kayıtsız kalamayacağınız, hepimizin yaşamını, geleceğini kökünden etkileyecek çok temel bir belge, Anayasa. Anayasa’ya toplumun hangi kesiminde olursanız olun, sahip çıkmalı, tüm içeriğini genel-özel yönelimlerini tartışmalıyız.

Eğer laikliği korumak istiyorsanız;

Eğer tam demokratik bir Türkiye istiyorsanız;

Eğer başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi ya da daha güçlü bir parlamenter bir sistem istiyorsanız;

Devletin kurumları arasındaki denge, Cumhurbaşkanının yetkileri, seçimi konusunda aklınıza yatmayanlar varsa, durmayın Anayasa tartışmalarına katılın, nedenlerinizi, gerekçelerinizi yazın.

Anayasa yapmak sadece uzmanların işi değildir, üye olduğunuz sivil toplum kuruluşunu harekete geçirin veya bireysel olarak katılın, yeni Anayasanın yapımına.

Anayasamız ancak böyle “sivil” olacak. Temsili demokrasiden, katılımcı demokrasiye geçmek için artık el verin, katılımcı olmaktan uzak durmayın.

Toplumsal “uzlaşmanın”, toplumun taleplerinin, çağın gereklerinin, beklentilerinin, hukuk devleti olmanın adil ve sosyal bir devlet olmanın belgesidir, Anayasa.

Ülkemizin, Cumhuriyetimizin, çağdaş demokrasimizin sınırlarını Anayasamız çizecek, katılın ki bu çizgilerin vicdanlı, ahlaklı, geleceğimizi öngörecek ilkelerle bezenmesine aracılık edebilelim.

Güzel Türkçemizi egemen kılalım Anayasamıza, az, öz, açık anlamlarla bezeyelim, mümkün olduğu kadar herkese göre eğilip bükülen, herkesin istediği anlamları çıkardığı maddelerden kurtaralım.

Cumhuriyetimiz üzerinde askeri, bürokratik ve “sivil” vesayet kurmak isteyenlere engel olalım.

Tüm bunlar için, sadece sandığı beklemeyin, yapım sürecine dahil olun, “ses” verin, “demokratik” bir anayasa için çaba harcayanlara güç-destek verin.

Anayasaya Cumhuriyetimizin kuruluş coşkusuyla sahip çıkın, vizyonsuzluğa, temel hak ve özgürlüklerimizi daraltabileceklere karşı durun.

Gelin tartışmayı genişletelim: Yasamayı yürütmenin tahakkümünden kurtaralım. Yargıyı tam bağımsız kılalım. Milletin vekillerini, lider vekili olmaktan çıkaracak düzenlemelere, Anayasal güç katalım.

Milletin iradesini, yine millete kazandıralım. Kendi irademizi, kimseye kurban etmeyelim.

Anayasamız hep, “demokrasiye aşık Türk evlatları” tarafından korunmak üzere yemin edilirken, bir yandan da katledildi. Her darbeci veya “sivil” kendi dar görüşlülüğünü dayattı. İnsanı değil, devleti korumayı esas aldı. Her ikisini birlikte korumanın bir yolunu bulalım.

Başta laik-anti laik kutuplaşmasına, Kürt Sorununa çare olacak, bizi birbirimize düşürmek için çaba harcayanlara yanıt verecek bir çaba sergileyelim. Toplumun kırılma noktalarının Anayasal referanslar taşımasına izin vermeyelim.

Şimdi bir yurttaş olarak büyük bir fırsat var önümüzde, sadece kendi geleceğimiz için değil çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için demokratik bir Anayasa yapma fırsatı. Özgürlüklerden, demokrasiden korkan “demokratlara” bu kez boyun eğmeden, “güçlü bir demokrasi” için Anayasamızı “yapalım”.

27 Ağustos, 2007

Anayasayı biz “yapmalıyız”

"Sivil Anayasa"nın ilk taslağı ve sızanlar üzerinden tartışmalar yapılıyor. AKP özellikle Prof Dr. Ergun Özbudun ve ekibine hazırlattığı ön taslağa hukukçulardan oluşturduğu komisyonla çeki düzen veriyor. Hem Özbudun’la yapılan röportajlardan hem de basında bu taslakta yer alan “ilginç” bölümler üzerinden kamuoyunun örtülü ilgisiyle bir tartışma isteği seziliyor.

Ancak önümüze konacak bir taslaktan çok önce “kendi” beklentilerimizi “Sivil Anayasa”dan taleplerimizi parlamentoya ve tüm kamuoyuna duyurmalıyız.

AKP’den yapılan açıklamalara göre taslak metne son şekli verildikten sonra sivil anayasa tüm milletvekillerine ve sivil toplum kuruluşlarına götürülerek, görüşleri alınacak. Ayrıca daha sonra internet sitesinde yayınlanarak kamuoyunun görüş ve düşüncelerine başvurulacak. AKP’nin planına göre, ekim ayından itibaren Meclis’te ele alınacak olan Anayasa değişikliği için 2008’in Şubat-Mayıs aylarında referanduma gidilecek.

Bu taslak önümüze konduğunda, geçmişte yapılan bu tartışmalar çok daha fazla yol gösterici olacaktır. Türkiye ilk kez bir anayasa yapmıyor. Ama uzun zamandır ilk kez “siviller” bir anayasa yapacak. Ve bu seferde siviller, sadece “lider vekillerinden” oluşmasın. Halk her aşamasında anayasasını tartışsın, oluştursun. Bu sadece Meclis’e bırakabileceğimiz, “vekillerimize” devredeceğimiz bir konu değildir.

22 Temmuz seçimleri gibi bu tartışmalar, tüm ayrıntılarıyla, hatta anayasayı oluşturan temel haklar ve ödevler başta olmak üzere tüm bölümlerini kapsayacak bir biçimde dizayn edilebilir.

Geçmişte başta TÜSİAD, sendikalar, üniversiteler olmak üzere birçok kurum, topluluk Anayasa taslakları hazırladı, bunlar da bulunup tartışmanın zenginleşmesi, farklı bakış açılarının oluşması için internet ortamına taşınabilir. Ayrıca bu konudaki haberler özel olarak derlenebilir.

Bu satırların yazarı, “temsil” konusunda ciddi sorunlar taşıyan, lider vekilleri ile dolu bir Meclis’in “sivil bir anayasa” da yapamayacağına inanmaktadır.

Bu inancımı değiştiren bir değişiklik de henüz ufukta görünmemektedir.

Ancak, bir toplum tüm yaşamını, haklarını, hukukunu, ödev ve sorumluluklarını nasıl yönetileceğini belirleyen temel bir belge yeniden yazılırken suskun kalmamalıdır. Bu suskunkunluğun boyutları ilerde yaşayacağız demokrasi dışı olayların derinliğini de belirleyecektir.

1982 Anayasası yapılarken, önüne konanı onaylamak/onaylamamak seçeneği dışında davranamayan bir toplum olmaktan bu sefer çıkmalı, yeni sivil anayasamızı sadece tasdik etmemeli, “yapmalıyız.” Toplumun tüm kesimleri, hep birlikte…

Anayasa, ancak böyle "sivil" olur.

Türkiye’de önümüzdeki aylarda tartışacağımız bundan daha önemli, daha hayati bir konu yoktur.

26 Ağustos, 2007

Ne Coşkun ne de Erdoğan

Yine toplumu, “taraf olmaya” iten, taraf oldukça bertaraf olunan tartışmalar… Yine gereksiz bir polemik. Yine bizi buraya getiren ve yıllardır bulunduğumuz yerde saymamıza yol açan, asıl gerçekleri tartışmak yerine, boşa kürek çektiren tartışmalar…

Abdullah Gül, Bekir Coşkun’un Cumhurbaşkanı olmayacakmış, o “göbeğini kaşıyanların” Cumhurbaşkanı olacakmış. Vakti zamanı geldiğinde “kimi Cumhurbaşkanı yapalım, kimi yapalım” diye düşünen Başbakan ve 3-5 politik şahsiyetin “son anda” aklına gelen kişi cumhurbaşkanı olursa, bu kişi “Anayasa mahkemesi” başkanı olduğu için, “göbeğini kaşımayanların” Cumhurbaşkanı olabiliyor.

O kişi, Coşkun’un Cumhurbaşkanı olabiliyor. “Göbeğini kaşıyanların” oy verdiği parti %46 oy alıyor, onun içinden biri çıkıp Cumhurbaşkanı adayı oluyor, ama o “cumhurbaşkanı” olamıyor, neden? “Göbeğini kaşıyanlar”ın % 46 oy verdiği partiden, üstelik Türkiye’yi “karanlığa” götüreceği iddia edilenlerden olduğu için…

Bu çifte standartçılar yüzünden, halk sizin istediğiniz gibi oy kullanmazsa “göbeğini kaşır, sırıtır” sizin düşündüğünüz gibi kullanırsa “çocukları için aydınlık Türkiye isteyenler”den olur.

Ne zaman uyanacaksınız?

Ne zaman “kendine demokrasi” istemekten vazgeçeceksiniz?

Baylar, bayanlar, göbeği kaşınanlar, kaşınmayanlar bu ülkenin “iki dudak demokrasisi” olduğu gerçeğini görmeniz için daha neler yaşamamız, neler gerçekleşmesi gerekiyor?

Biri çıkar “kardeşini” Cumhurbaşkanı yapar, biri çıkar “aklına geleni-önerileni” kendisinin bile seçilmeden bir hafta önce Cumhurbaşkanı olup olmayacağını bilmeyen bir hukukçuyu, generali ve benzerini…

“Göbeğini kaşımayanlar Cumhuriyeti”nde yaşadığını zanneden ve her zaman her şeyin en iyisi ve doğrusunu bilen zevat, bu durumdan hiçbir zaman bir rahatsızlık duymaz. Ara sıra, “partilerde lider oligarşisi, parti içi demokrasi de yok ama” diye yazılar döşenir. Bunu yeterli sayar. Ama yıllardır, her seçimde ülkenin geleceğini, iktidarını, muhalefetini, cumhurbaşkanını 3-5 liderin iki dudağı arasına hapsettiği gerçeğini görmezden gelir.

Ve sonunda iktidar seçkinlerinin bir parçası gibi kendi köşesinden, kendi yarattığı ve aslında sadece “kağıttan kaplan” olanlarla dövüşür, “kahraman olur”. Önce bu “kahramanlardan” kurtulmamız gerekiyor…

Baylar bayanlar, bir rüyaya dalmış bir türlü uyanmayanlar:

Ülkemizdeki “sivil” anayasanın da, cumhurbaşkanı seçimin de “demokratik” olma şansı yoktur. Bu polemiklerde bizi taraf olmaya itenlerin de böyle bir derdi hiç yoktur.

Siyasi partiler demokratikleşmediği sürece, liderlerin iki dudağı arasına şıkıştırılan milletin iradesi, parlamentoda 550 lider vekiline dönüştürülmekten kurtarılmadığı sürece hiçbir şey değişmeyecektir. Herkes adeta “atanarak” seçilmeye devam edecektir.

Türkiye’nin derin bir “demokrasi” sorunu vardır. Ve demokrasimiz sadece askeri ve bürokratik bir vesayet değil, aynı zamanda “sivil” vesayet altındadır.

Bu tartışmadaki en büyük talihsizliğimiz, bu çok okunur köşe yazarı gibi “kendine demokratlarla”, yurttaşlık hakkının yaşama hakkı kadar kutsal olduğunu, ne düşünürse düşünsün kimseye düşüncelerinden ötürü “vatandaşlıktan çık” çağrısı yapılamayacağını “bilmeyen” bir başbakan arasında, sanki tercih yapmak zorundaymışız gibi bir ortamın oluşmasıdır.

Umarım Türk halkı bir gün, göbeği kaşınan-kaşınmayan, yurttaşlık hakkını yok sayanlar gibi “cambaza bak” diyerek asıl tartışma sahamızı yok edenleri, teşhir ve teşhis edecektir: Bu yapay tartışma ortamında “iki dudak demokrasimizin” yol açtığı sorunların temelinde yer alan “zihniyet” problemlerimizi de…

06 Ağustos, 2007

Krallar Sivil Anayasa yapamaz

1982 Anayasa’sının yerine “sivil anayasa” yapma tartışmaları seçim sonrasında aldı, yürüdü. Ancak böyle bir Anayasa’nın Türkiye’de yapılmasını sağlayacak “demokratik meşruiyet” yok. Milletin iradesi üzerinde kurulmuş “vesayet” nedeniyle bu mümkün değil.

Burada askeri-bürokratik vesayetten değil, doğrudan “sivil” vesayetten söz ediyorum. “Seçilmiş” krallar tarafından yönetilen siyasi partilerimizle, “iki dudak demokrasisi”nin egemen olduğu siyasal sistemimizde tam anlamıyla meşru, “sivil/dmemokratik” bir Anayasa yapmak mümkün değil.

Bugün TBMM’yi oluşturan parlamenterlerin büyük çoğunluğunun, askerlerin iki dudağı arasından çıkan Danışma Meclisi üyelerinden çok farkı yok. Sadece 5 generalin yerini, 5 siyasi parti genel başkanı almış durumda.

22 Temmuz’da sandıktan çıkan irade, millete büyük oranda kendi temsilcisini “seçtiren” değil, daha önce seçilmişleri “tasdik” ettiren, siyasi partiler ve seçim yasası’nın, partilerin genel başkanları ve ekiplerine tanıdığı iradedir.

Kendimizi aldatmayalım.

Bu Anayasa tartışmalarında, ortaya çıkacak olan tüm taslakları “sivil”, “demokratik” ve “meşru” kılacak olan, hazırlayanlar kadar, “tümüyle” milletin iradesiyle seçilmiş parlamenterlerin varlığıdır. 2 gün sonra yemin edecek olan “milletin” vekillerinin, vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında, gerçekte nasıl seçildiklerini, TBMM’de en çok neyi “temsile” zorlanacaklarını düşünmeleri gerekecektir.

Gerçek bir sivil anayasa yapmak istiyorsanız, her şeyin sivil-demokratik olması zorunludur. Her anlamda halka güvenen, halkın oyunu, sadece genel seçim sandığında değil, parti içi bütün seçim süreçlerinde başvurulacak ana irade olarak kabul edenlerin bir mesafe katetme şansları vardır.

Türkiye’de ve Avrupa Birliği içinde mevcut sistemden beslenen tüm güç odakları, bu temel sorunsalı, tümüyle "demokratik meşruiyeti" hiç dert edinmemektedir. Hatta o kadar ki bunu sürekli kılan ve siyasi partileri dönüştükleri küçük krallıklardan kurtaracak, hiçbir “yasal” değişiklik talep dahi edilmemektedir.

Türkiye’nin her şeyden önce “sivil” ve “demokratik” bir siyasi partiler yasasına ihtiyacı vardır. Sivil Anayasa, ancak bundan sonra mümkündür. Yoksa genel başkanların ve kurdukları ekiplerin elemesiyle oluşmuş bir parlamentonun yaptığı Anayasa’nın demokratik “meşruiyeti” ve kimi “temsil” ettiği her zaman tartışmalı olacaktır.

Anayasal düzeyde sağlanacak güvenceyle, partilerimizi milletin iradesinin kayıtsız ve şartsız egemen olduğu yapılara dönüştüremediğimiz sürece, adı “cumhuriyet” olan, aslında siyasi partileri küçük krallıklara dönüşmüş bir Türkiye’de yaşamaya mahkum olacağız.

AKP veya başka bir partinin önerisi olsun, şu anda tartıştığımız “Sivil Anayasa” iktidar seçkinlerinin sınırlı “vizyon”unu yansıtmaktan ileri gidemeyecektir. Tümüyle milletin iradesi ve çoğulcu yapısının “temsil” edildiği bir yapının hala çok uzağındayız. Ve kurucu irade düzeyinde bu Anayasa’nın da “meşruiyeti” her zaman tartışma konusu olacaktır.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails