06 Ağustos, 2007

Krallar Sivil Anayasa yapamaz

1982 Anayasa’sının yerine “sivil anayasa” yapma tartışmaları seçim sonrasında aldı, yürüdü. Ancak böyle bir Anayasa’nın Türkiye’de yapılmasını sağlayacak “demokratik meşruiyet” yok. Milletin iradesi üzerinde kurulmuş “vesayet” nedeniyle bu mümkün değil.

Burada askeri-bürokratik vesayetten değil, doğrudan “sivil” vesayetten söz ediyorum. “Seçilmiş” krallar tarafından yönetilen siyasi partilerimizle, “iki dudak demokrasisi”nin egemen olduğu siyasal sistemimizde tam anlamıyla meşru, “sivil/dmemokratik” bir Anayasa yapmak mümkün değil.

Bugün TBMM’yi oluşturan parlamenterlerin büyük çoğunluğunun, askerlerin iki dudağı arasından çıkan Danışma Meclisi üyelerinden çok farkı yok. Sadece 5 generalin yerini, 5 siyasi parti genel başkanı almış durumda.

22 Temmuz’da sandıktan çıkan irade, millete büyük oranda kendi temsilcisini “seçtiren” değil, daha önce seçilmişleri “tasdik” ettiren, siyasi partiler ve seçim yasası’nın, partilerin genel başkanları ve ekiplerine tanıdığı iradedir.

Kendimizi aldatmayalım.

Bu Anayasa tartışmalarında, ortaya çıkacak olan tüm taslakları “sivil”, “demokratik” ve “meşru” kılacak olan, hazırlayanlar kadar, “tümüyle” milletin iradesiyle seçilmiş parlamenterlerin varlığıdır. 2 gün sonra yemin edecek olan “milletin” vekillerinin, vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında, gerçekte nasıl seçildiklerini, TBMM’de en çok neyi “temsile” zorlanacaklarını düşünmeleri gerekecektir.

Gerçek bir sivil anayasa yapmak istiyorsanız, her şeyin sivil-demokratik olması zorunludur. Her anlamda halka güvenen, halkın oyunu, sadece genel seçim sandığında değil, parti içi bütün seçim süreçlerinde başvurulacak ana irade olarak kabul edenlerin bir mesafe katetme şansları vardır.

Türkiye’de ve Avrupa Birliği içinde mevcut sistemden beslenen tüm güç odakları, bu temel sorunsalı, tümüyle "demokratik meşruiyeti" hiç dert edinmemektedir. Hatta o kadar ki bunu sürekli kılan ve siyasi partileri dönüştükleri küçük krallıklardan kurtaracak, hiçbir “yasal” değişiklik talep dahi edilmemektedir.

Türkiye’nin her şeyden önce “sivil” ve “demokratik” bir siyasi partiler yasasına ihtiyacı vardır. Sivil Anayasa, ancak bundan sonra mümkündür. Yoksa genel başkanların ve kurdukları ekiplerin elemesiyle oluşmuş bir parlamentonun yaptığı Anayasa’nın demokratik “meşruiyeti” ve kimi “temsil” ettiği her zaman tartışmalı olacaktır.

Anayasal düzeyde sağlanacak güvenceyle, partilerimizi milletin iradesinin kayıtsız ve şartsız egemen olduğu yapılara dönüştüremediğimiz sürece, adı “cumhuriyet” olan, aslında siyasi partileri küçük krallıklara dönüşmüş bir Türkiye’de yaşamaya mahkum olacağız.

AKP veya başka bir partinin önerisi olsun, şu anda tartıştığımız “Sivil Anayasa” iktidar seçkinlerinin sınırlı “vizyon”unu yansıtmaktan ileri gidemeyecektir. Tümüyle milletin iradesi ve çoğulcu yapısının “temsil” edildiği bir yapının hala çok uzağındayız. Ve kurucu irade düzeyinde bu Anayasa’nın da “meşruiyeti” her zaman tartışma konusu olacaktır.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Siz bu kralların gerçekten bu değişiklikleri yapacağını mı sanıyorsunuz? Hele çevreleri kraldan daha çok kralcıyken...

Adsız dedi ki...

Meşruiyet bu ülkede en az aranan şey değil mi? Kurucu iradeyi takan kimse var mı, tek bir irade var, onu da zaten siz yazmışsınız...

Adsız dedi ki...

Cumhurbaşkanını da aynı krallar seçiyor. Milli irade değil, iradesizlik yaşadıklarımız.

feldrim&zemp dedi ki...

Türkiye'de demokrasi art niyetli kullanımla daha ilk çok partili dönemle yıkıldı. Bu yazınızı kendi blogumda yayımlıyorum izninizle.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails