03 Ekim, 2007

Ruanda mı olmak istiyoruz?

Soru yanlışsa yanıtın da bir önemi kalmıyor. Başbakan, kadınlara kota tartışmasında KADER(*) başkanına soruyor: Ruanda mı olmak istiyorsun?

Ama ne soru doğru, ne de sorun Ruanda olmak. KADER başkanı zaten, “Ruanda kadar bile olamamaktan bahsediyor.” Bugün kota sayesinde Ruanda’da kadınların parlamentoda temsil oranı % 50’ye yakın.

KADER kadınların temsilini artırmanın yegane yolu olarak KOTA’yı öneriyor. Bunun son tahlilde, özellikle siyasette maratonu çok önceden koşmaya başlamış erkeklerle kadınlar arasında oluşan “eşitsizliği” giderecek, bir “olumlu eylem”(**) olduğunu, düşünüyorum.

ANCAK, evet kocaman bir ANCAK, diye başlayan çekince koyarak, bir hatırlatmayı yapmak zorundayım. Bu hatırlatmayı “taslak” belli olduktan sonra ANAYASA tartışmalarında da gündeme getireceğim.

Aslında kadınları da siyasette “gerçekten” var etmenin yolu, kotayla veya değil, siyasetimizin sanki “erkekler” hakimmiş gibi görünen yapısını iyi tahlil etmekten geçiyor.

Şimdi yüksek sesle bağırıyorum:

Türkiye’de kadın veya erkek, herkes zaten “kotayla” siyaset yapıyor. Erkekler de, kadınlar kadar kotaya mahkum. Erkeklerin, kadınlardan hiçbir farkı yok!

Nedir bu kota?

Genel başkan ve ekibinin kotası!

Bu kotada yoksanız, kadın ya da erkek olmanız fark etmez. Etmiyor, etmedi. Siyasi parti genel başkanları, kadın olduğu zaman bile etmedi.

%30 kadın kotası mı, % 30 Genel başkan ve ekibinin onay verdiği kadınlar demektir bu. Kotayı % 50 yapın, eğer genel başkanın, ekibin gözüne giremezsiniz, bu kotadan da içeri giremezsiniz.

“Olsun, bir kota olsun, sonra genel başkanın gözüne gireriz” diyorsanız. Ben de “biraz zor girersiniz!” diyorum.

Kadın ya da erkek olsun, Türkiye’de siyaset, siyasi partileri küçük krallıklara dönüştüren lider ve ekiplerinin elindedir: Demokrasimiz “iki dudak demokrasisi”dir.

KADER, başbakanı “Ruanda ve kota” konusunda bilgilendirecekmiş. Başta kendileri olmak üzere tüm kadınların önce “Türkiye’deki siyaset gerçeği” ile yüzleşmeleri gerekiyor.

Bir siyasi partide herkes hukuksal güvenceye sahip olmadan, o partide-ülkede demokrasiden, eşit koşullarda yarıştan ve "olumlu eylemler"den söz etmek mümkün değil.

Milletin önüne “sandık” koymak, demokrasi için yeterli değil. Sandığın öncesi ve sonrası demokrasiden ve adaletten nasibini almamışsa, parti-içi demokrasi yoksa sadece “iki dudak demokrasisi” var demektir. Lider ve ekibinin, iki dudağı ve insafıyla oluşturulan milletvekili listelerine izin veren siyasi partiler yasasıyla, aslında sadece kadınlar değil, erkekler de on yıllardır ayrımcılığa uğruyor.

Eğer bir mücadele verilecekse, ÖNCE bu duruma yol açan siyasi partiler yasasını, yeni ANAYASA ile birlikte değiştirmeye çalışmak için verilmelidir.

Kadınlar Uyanın! Uyuyan erkekleri de uyandırın…



(*) Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği

(**) Pozitif ayrımcılık

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails