21 Aralık, 2011

Şener: "Anlatmaya çalıştığım ‘tek adam’lığı da aşan bir şey"

Gazete A24 internet haber sitesinden Dilek Karagöz'e konuşan Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, birçok konuya ilşkin açıklamalar yaptı. Söyleşinin bir bölümünde "parti-içi demokrasi" de gündeme geldi. Karagöz Ak Parti için sorduğu soruyu, Şener'in partisi için sormamış, sorsa röportaj daha açıklayıcı olabilirdi.
Eski AK parti Genel başkan yardımcısı ve bakanı olan Şener'in AK Parti'nin parti yönetimi ve Türkiye'nin nasıl yönetildiği hakkındaki düşünceleri:
"Bu demektir ki parti içinde bir görüş ayrılığı var o zaman... Böyle söyleyebilir miyiz?
Siyasette, bu görüş ayrılıkları önemli olmuyor nedense… Menfaat ve menfaate dayalı beklentiler önemli oluyor.
İktidarda olmak yetiyor?
Şöyle düşünün, Meclis grubu… Seçilenler… Ana çatısı budur. Temel hassasiyet ne? Bir sonraki seçimde listede olmak ve var olduğu sürece de, iktidar içerisinde en güçlü ve etkili noktada bulunabilmek… Milletvekili ise, bakan… Bakansa, başbakan yardımcısı… Başbakan yardımcısı ise, acaba Başbakan sonrası ne olur? Dolayısıyla bu şike yasasının sadece tarafların… Taraflar da demeyeyim de, birilerinin kendince, bazı şeyleri test ettiği bir alana dönüştü gibi geldi bana.
Kim o birileri?
İşte konuşanlar… Basında yer alan isimler, kesimler, gruplar…
Bülent Arınç ile Tayyip Erdoğan arasında nasıl bir ayrışma var? “Tayyip Erdoğan’a biat etmemiş adamım” ifadesi neden söylendi sizce?
Belki şike yasası ile ilgili özür dilerken, onu daha geniş kapsamlı bir özür olarak da düşünmüş olabilir.
“Erdoğan’a biat etmemiş adamım” ifadesinden, demek ki “Erdoğan’a biat ediliyor” anlamı çıkmaz mı? Buradan parti içi demokrasi hakkında yorum yapılamaz mı?
Oradan hareketle bir yoruma gerek yok, doğrudan yalın bir yorum yaparız zaten.
Soruyorum işte…
Şu andaki yapı nedir biliyor musun? Demokraside kurumlar, kurallar ve kolektif karar süreçleri vardır. Şu anda bunların hiçbiri yoktur. Tek bir kişi ülke adına hem düşünüyor, hem konuşuyor hem de karar veriyor. Bu anlatmaya çalıştığım ‘tek adam’lığı da aşan bir şey…
Diktatörlük denilebilir mi buna?
Çok kavramlaştırırsam kavga çıkar. Onun için kavramlaştırmayalım."
Gazete A24 haber sitesi röportajının tümü için Tıklayın!

15 Aralık, 2011

Kılıçdaroğlu:''Vatandaş milletvekilini doğrudan kendisi seçmesi gerekir''

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı televizyon programında yine parti-içi demokrasi konusunda çok ciddi sözler verdi. Genel başkan olmadan önce yaptığı Kurultay konuşmasında da bu sözleri vermiş, ancak kısmen uygulamıştı. Ve 12 haziran seçimlerinde milletvekillerinin büyük çoğunluğunu genel merkez tayin etmiş, hatta geçmişte merkez sağda yer alan birçok isim CHP milletvekili "yapılmıştı".

Konya- KonTV'de yayınlanan ''Başkent Gündemi'' programında Ankara Temsilcisi Sinan
Burhan'ın konuğu olan Kılıçdaroğlu, programda "lider sultası" çerçevesinde şu saptamaları yaptı:



"Kılıçdaroğlu, partideki kurultay arayışlarına yönelik bir soru üzerine de şunları söyledi:
''Kurultay yapacağız zaten. Mecburuz yapmaya. Kurultay yaklaşınca tabii ki illerde, ilçelerde kongre olacak, yeni başkanlar seçilecek. Buradaki temel kuralım şu: Bütün örgüt üyelerine de söyledim. Sandığı kuracağız, üyelerimiz oylarını kullanacaklar. Sandıktan kim çıkarsa, hiçbir sorunumuz olmayacak. Demokrasiyi parti içerisinde tam getireceğiz. Kongre yaklaştığı zaman genel başkan adayları çıkabilir. Onları 'Neden aday oldun?' diye bir suçlama içerisine girmeyeceğiz. Eğer burası bir siyasal partiyse ve siyasal partide birden fazla genel başkan adayı da çıkarsa bundan memnunluk duymamız lazım.
Bize diyorlar ki, 'Bakın AKP'de bir disiplin var, birisi ne derse herkes ona uyuyor' bu doğru değil, demokrasi varsa, belli bir disiplin içerisinde insanlar özgürce belli makamlara aday olabilmeli. Bizim de bunun önünü açmamız gerek, baskıcı bir yönetim, bir lider sultası değil... Bundan kim memnun olabilir, vatandaşın iradesine önem veren bir siyasal anlayışın egemen olması lazım.''

Milletvekilleri seçimlerini de eleştiren Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin genel başkanlar tarafından seçildiğini söyledi.

''Vatandaş milletvekilini doğrudan kendisi seçmesi gerekir'' diyen Kılıçdaroğlu, bunun gerçekleşmesi durumunda gerçek anlamda demokrasi olacağını, bunun için de siyasi partiler yasasının bu şekilde değişmesini istediklerini bildirdi."
15.12.2011- Cumhuriyet Gazetesi

10 Aralık, 2011

Vekiller emir-komuta zincirinde

Yazının başlığı Yalçın Doğan'ın bugünkü yazısından. Bu bloğu okuyanlar hatırlayacaklardır, "Çıt" adlı yazımda sadece 6 ay önce Doğan'ın bir yazısını eleştirmiştim: Yalçın Doğan, seçim sonrası CHP'de yaşanan "geleneksel" Kurultay ve istifa taleplerinin yarattığı tartışmayı, AK Parti'den örnek vererek eleştiriyor. Bakın, hatta "utanın" demeye getiriyordu: "167 kişi genel başkan tarafından aday gösterilmedi bir tekinin bile "çıtı" çıkmadı" diyordu.


Aynı Doğan bugün "vekiller emir-komuta zincirinde" diye Şike yasası sonrası özellikle AK Parti'de milletvekillerinin nasıl iki dudağın arasına sıkıştıklarını söyleyip, "550 milletvekilini 4 kişi seçerse sonuç böyle oluyor" diyor. "Çıt" adlı yazımı okuyun ve aşağıdaki sözleri de. Türkiye'de "iki dudak demokrasisi"nin neden kökleştiğini, "demokrasi cephesinde yeni bir şey yok diyen" Doğan'ın gazeteciler cephesindeki derin, ibretlik çelişkilerini, tutarsızlıklara nasıl bir örnek oluşturduğunu tekrar görün.


Yalçın Doğan'ın bugünkü yazısı:


Vekiller emir-komuta zincirinde


"550 milletvekilini 4 kişi seçerse sonuç böyle oluyor. Şike yasasında parti yönetiminin isteği dışında oy kullanmak isteyen AKP milletvekilleri uyarılıyor: "Yasaya muhalefet Edoğan'a muhalefettir".
Akan sular duruyor. Oy vermeyen ya da hayır oyu kullanan milletvekilleri listesinin Erdoğan'a iletileceği kulislere yayılıyor.
Herhangi bir milletvekilinin kendi özgür iradesi geçerli değil. Nasıl söyleniyorsa, o yönde oy kullanacak. Aksi halde, parti disiplini işletilecek. Gurup toplanır, gurupta tartışılır, oylama yapılır, karar verilir, tamam ama, böylesine helal olsun.
Demokrasi cephesinde yeni bir şey yok."
Hürriyet- 10.12.2011

09 Aralık, 2011

Bu ‘parti disiplini’ değil, ‘lider sultası’

Hürriyet Gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz "şike yasası" tartışmalarında ortaya çıkan durumu şöyle özetledi: "Başbakan emir verdi kanun çıktı, bir emir daha verdi, aynen yeniden çıkarılacak. Buna “lider sultası” diyoruz."


Yılmaz'ın bugünkü yazısını yorumsuz olarak aşağıya alıntılıyorum:


"CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül tarafından veto edilerek TBMM’ye geri gönderilen “şike yasası”nın aynen geçmesinin en başta gelen muhalifi AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar.
Tayyar’ın son demecini Gazeteport’ta okudum. Şöyle diyor:
“Yasa aynen geçerse, Metris vakası yaşanır. Şikeden tutuklu isimler zafer işaretleri ile Metris Cezaevi’nden tahliye olur”.
Tayyar belli ki yargılamayı bitirmiş, sanıkları suçlu bulmuş ve mahkûm etmiş, şimdi tahliye edilmeleri olasılığına karşı çıkıyor.
Haklarındaki her türlü delil toplanmış, kaçma olasılığı olmayan ve suçlulukları henüz kesinleşmemiş insanların tutuklu yargılanmasını neden bu kadar çok istiyor, anlayamadım.
Tayyar demecinde şöyle bir söz de söylüyor:
“Ancak AK Parti içinde sıkıntı var. Tabii parti disiplini içinde ve açık oylama olacağı için bu arkadaşlarımız, ret oyu vermezler. Ancak Sayın bakanlar dahil yasaya tepkili çok sayıda isim var. Oylama gizli yapılsa bu yasa geçmez.”
Tayyar’ın “parti disiplini” diye tarif ettiği şey aslına bakarsanız bu kavramla hiç ilgisi olmayan bir durumdur, “lider sultası” diye tanımlayabiliriz.
Eğer “parti disiplininden” söz edeceksek, önce konuyu “parti içi demokrasiden” açmamız gerekir.
Bu konu TBMM Grubu’nda konuşulup milletvekillerinin fikri alınmış mı, herkes fikrini açıklıkla söyleyebilmiş mi, sonra demokratik bir oylama ile mi partinin kararı oluşmuş?
Hayır, bunların hiçbiri olmadı. Başbakan emir verdi kanun çıktı, bir emir daha verdi, aynen yeniden çıkarılacak.
Buna “lider sultası” diyoruz. Tayyar, milletvekili olarak önce bu konuyu sorgulamalı. Tabii gelecek seçimde yeniden milletvekili adayı olmayacaksa!"
Hürriyet-09.12.2011

Diktatörlük

Ahmet Hakan dün akşam (8.12.2011) Tarafsız Bölge programında "istiklal mahkemeleri" konusunu ele aldı. Katılımcılar arasında Ergün Aybars da yer alıyordu.

Tartışmalar Atatürk'ün "diktatör" olduğu iddiasını dile getirenlerin tezlerine geldiği zaman Aybars şöyle bir söz etti: "O zaman bugünün siyasi parti liderlerini de ele alalım" (mealen)

Ahmet Hakan bugünkü köşesinde Aybars'ın bu sözüne yer vermiş. Ben de hem "diktatörlük" tartışmalarını zenginleştirici bir konu olarak, hem de "iki dudak demokrasisi" tezlerini genişletebilecek potansiyel bir başlık olarak altını çizmek istedim.

Bu notu tekrar hatırlatma olarak da düşünebilirsiniz...

05 Aralık, 2011

BİAT!

AK Parti tüm Türkiye'de kongre sürecinde, delege seçimleri yapıldı, gençlik ve kadın kolları kongreleri ardından ilçe başkanlığı kongreleri yapılıyor. Kimi il ve ilçelerde eski başkanlarla yola devam kararı veren Genel Merkez, kimilerinde de yeni başkanların seçilmesine karar verdi ve delegeler de tamamen bu yönde hareket ediyorlar. 


Sürecin ilginç bir örneği Bursa'da yaşandı AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Refik Özen Genel Merkezin yola devam etmeyi tercih etmediği bir ilçe başkanıydı. Ama veda konuşmasında öyle bir laf etti ki, AK Parti'deki hem tüm seçim sürecini özetledi, hem de Türkiye genelindeki manzaranın net bir fotoğrafını ortaya koydu. Kendisinin aday bile olamamasına sessiz kalmasını eleştirenlere verdiği ve alkışlarla karşılanan yanıt, başka söze gerek bırakmadı: "Birileri bunun adına biat dedi belki, ama zaten bizler başbakanımıza biat etmiş insanlardık."


Toplantıya Başbakan yardımcısı Bülent Arınç katılmasaydı, bu söze bir yanıt vermeseydi, belki bu gelişmelerden de haberimiz olmayacaktı. Arınç'ın verdiği yanıt da "iki dudak demokrasisi" tarihimiz ve Türkiye'deki parti-içi demokrasinin durumu açısından çok önemli veriler içerdiği için ,bazı bölümlerini aşağıya "yorumsuz" alıntılıyorum:


"Biz hepimiz görev insanıyız. Bize hangi görev verilirse ki inancımız da odur. Görev istenmez, verilir. Verilmediği zaman da kıyamet koparılmaz. Bağırılıp çağrılmaz. Bugün bütün milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, ilçe başkanlarımız bilsin ki; burada ne yapılıyorsa, 10 senedir o yapılıyor. Milletvekili adayı olduğu zaman çok sevinenlerin, aday gösterilmediği zaman şikayet etmeye hakları yok. Nasıl gösterildilerse aynı usul bugün de devam ediyor..."
Refik Özen'in, örnek biri olduğunu, başarılı hizmet verdiğini, bundan sonra da bütün hizmetlere layık birisi olduğunu ifade eden Arınç, "Ama bugün istişareler sonucunda bir değişikliğe ihtiyaç duyulduğu anda buna tepki göstermemiz doğru değil. Sistem böyle, böyle olmaya mecbur" dedi.

Arınç, sistemi disiplin ve görev anlayışı üzerine kurmak gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: "Bu anlayış şudur; Refik kardeşimin bütün sözlerine iştirak ediyorum ama bir yanlışını düzeltmem lazım. Onu düzeltmezsem, kendisine de zarar gelir, AK Parti'ye de zarar gelir. 'Sayın Tayyip Erdoğan'a biat ettiğinden' bahsediyor. Biat dini bir kavramdır, hukuki bir kavram değildir. Biadı dini anlamda birileri için kullanabilirsiniz ama bir siyasi partinin genel başkanı için kimse kullanmamalı. Böyle inanıyorsa bile kullanmamalı. Çünkü hakkımızda açılan tüm davaların iddianamesinde ta Milli Selamet Partisi zamanından bu yana, ben o iddianamelerin içinde olan bir insan olarak biliyorum, o zamanlar ya yeni doğmuş ya da kısa pantolonla gezenler duysun diye söylüyorum; 'biat' kelimesi üzerine partiler kapatılmıştı. Ben Refik kardeşimin şunu söylemek istediğine inanıyorum; 'Ben genel başkanımı çok seviyorum, onu kendime her bakımdan örnek alıyorum, o ne derse yaparım, onun izinden ayrılmam, yolundan çıkmam...""Biat edecek bir insan varsa sizin içinizde, bunu benim Erbakan hocaya yapmam lazımdı. Değerli kardeşlerim, 19 yaşındayken Odalar Birliğindeki mücadelesinde tanıdım, yanına gittim, hiçbir zaman da ayrılmadım. Milli Nizam'ı kurdu, koştum, gençlik kolu başkanı oldum, Milli Selamet'i kurdu, koştum, 24 yaşında Manisa'da il başkanı oldum. Kapatıldı. 12 Eylül geldi, yasaklı oldu. 'Refah kurulacak' denildi, koştum. Fazilet, koştum. Fazilet kapandı, 4 saat konuştum evinde, elini öptüm ayrıldım. O zaman birileri diyorlardı ki; 'herkes Erbakan hocaya biat ediyor. Ben biat etmedim, kendisine şunu söyledim; 'hocam seni çok seviyorum, ama davamı daha çok seviyorum. Davama hizmet ettiği sürece, senin arkandan giderim, öl dediğin yerde ölürüm, her şeyi göze alırım, ama çizgiden saparsan senin arkandan gelmem'. Eleştirilerimiz önce böyle başladı, 28 Şubat sürecini gördük, partiler kapatıldı. Bize göre bazı yanlışlıklar oldu. Sevgimi, saygımı kaybetmedim ama biat etmek aklımdan geçmedi. Onun için ben bugün Tayyip Erdoğan'a da biat etmemiş bir adamım, çünkü bizim partimizde biat inancı ve kültürü yok. Bunu herkes bilsin. İnanacağız, koşacağız. Ben meclis başkanıyım o başbakan, ben protokolda 10 adım öndeyim, kendisine söyledim; o da bilir 'Ben meclis başkanıyım, ama sen benim genel başkanımsın. Genel başkanım olarak bana ne emredersen benim görevim odur. Meclis Başkanlığı görevinin dışında, siyasi çizgimiz itibarıyla 5 sene sonra ayrıldım, kimse bana 'ayrıl' demedi. Kendisine gittim dedim ki; 'Ben ayrıldım nerede bana hizmet düşüyorsa söyle? Gerekirse Genel Merkez'in telefonlarına bakacak bir adama ihtiyaç varsa ben orada hazırım' dedim."
AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Refik Özen'in konuşmasındaki ilgili bölüm:

type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="400" height="334">
AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Özen: Bizler başba | video.mynet.com

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails