30 Mayıs, 2007

Erkek Demokrasiden Gerçek Demokrasiye

Ka.der’in kampanyasının ardından ben de bir yazı yazdım. Onpunto’da yer aldı: “İki dudak demokrasisi.” Tekrarlamayacağım tüm yazdıklarımı. Özetle, Kader’i desteklediğimi, ama Türkiye’nin çok temel bir sorunu çözülmedikçe başarı şanslarının olmadığını anlatmıştım.

Her şeyi, siyasi partilerin lider ve ekibinin iki dudağı arasına şıkıştıran, siyasi partiler yasamız yerinde durdukça, Türkiye’de kota da getirseniz, kadın adayları üst sıralara liderlerin lütfuyla yerleştirseniz de, “kendi iradelerini” sergilemeleri ve tam anlamıyla “milletin vekili” olmaları imkansız.

Şimdi, daha fazla ayrıntıya girmeden, bu eleştirimi saklı tutuyorum.

Sayın “sozal” Kader’in kampanyası ile ilgili bir yazı yazdı. Ka.der’in kampanyasına getirdiği eleştirilerin neredeyse hiçbirine katılmıyorum. Kadınlar tarafından tipik “erkek egemen” olarak nitelenen bir bakış açısı. Aslında kendi sorduğu soruların yanıtlarını, yazısı içinde yine kendi verdiği halde, bazı konuları açmakta yarar var.

Uzun bir yazıya-yanıta hazır olun!

Ka.der’i yanlış anlamayın! Ka.der kampanyasında neler söylüyor? Gelin önce onlarda anlaşalım. Ka.der “TBMM’ye hep erkekler girdi, bu defa da kadınlar girsin” demiyor. Kadınlar da girsin, hatta %30 oranında temsil şansı, “cinsiyet kotası” istiyor.

"Erkek olmak şart mı?" diye sormasının nedeni, kadınlara “yurttaş” olarak, 1934 yılında “verilen” seçme ve seçilme hakkına rağmen parlamentomuzun hala erkeklerle dolu olması. (% 4 kadın) Bugün Türkiye’de de kimi hakların hukuken olması, ama “zihniyet” açmazı nedeniyle fiilen uygulanamaması “kadın hareketlerinin” ayrıca çaba harcamasına yol açmaktadır.

Bir “kadının”, bu durumda "erkek olmak şart mı?" sorusunu sorması kadar doğal ne olabilir? Dünyada, Avrupa ülkeleri dahil 81 ülkenin anayasalarında ve yasalarında “cinsiyet kotası” var.

Neden var?

“Kimilerinin, biz insanların birikimine bakarız, donanımına bakarız, bacaklarının arasında ne olduğuna değil.” diye “dahiyane” ve “amiyane” biçiminde ifade ettiklerini hiç düşünemedikleri için mi? Çok naif ve “siyaseten doğrucu” (politically correct) oldukları için mi?

Yanıt belli: Elbette değil!

Bu kota sağlanmasaydı, her halde bir yüzyıl daha her şeyi “erkekler” yöneteceği için... Kadınların uğradıkları ayrımcılık, şiddet, eğitim, sağlık, kültür, yoksulluk, kariyer koşullarında iyileştirmeler, yine “erkeklerin” beynine/eline bakacağı için...
Kadın bakış açısı ve duyarlılığının, erkeklerin yüzyıllardır hep eksik bıraktıkları, önemsemedikleri ve sahiplenmediklerini sahipleneceği için...
Hepimizin insan, ama yüzyıllardır erkeklerin kendilerini daha “insan” sandıkları için...

Uzatmayayım...

Kadın sorunlarını, “erkek egemen bakış açısı”ndan kurtulmuş “insanlar” çözebilir. Önce “erkek egemen bakış açısı nedir?” sorusunu kendine sormaktan başlayarak. Ve bunun en önemli adımı, öncelikle “eşit temsil”dir.

Bu, evet, feminist bir yaklaşımdır. Ama feminizm nedir? En basit anlamıyla, “bir toplumda kadın haklarının yaygınlaşması için çaba harcamak, erkeklerle eşit düzeye gelmesine çalışmak”dır. Bu yaklaşım, hepimizin sahip olması gereken bir yaklaşım değil mi? Yani bu anlamda hepimiz “feminist” değil miyiz?

Ama eğer feminizmden, “erkek düşmanlığı”nı anlıyorsanız, zaten sorun, başka yerde demektir. Her şeyin aşırılığını yapanlar ve bununla kendini ifade edenler bulunabilir. Ama tüm kadın hareketi ve mücadelesini bu tür aşırı akımlara bağlayamazsınız.

Evet, Ka.der önce kadın olduğu için, “kadınlar” seçilsin istiyor: Çünkü on yıllardır indir/kaldır bir parmak olarak seçilen erkeklere, hiçbir “erkek” çıkıpta “senin donanımın ne, bilgin ne, eğitimin ne, ne oluyor?” demedi. Kadınlar sözkonusu olunca, “benim için en önemli olan budur” diyenler nedense sıraya giriyor.

Sayın “sozal” İkdam gazetesi’nden güzel bir alıntı yapmış:
“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"( 1 Eylül 1925 İkdam Gazetesi)

Aslında bu alıntıda şu andaki durum özetleniyor. Çünkü bugün de sayın “sozal”ın söylediklerinin tersine, tüm dünyada ve ülkemizde kadınlar toplumsal fırsatlardan ve kaynaklardan eşit bir biçimde yararlanamıyorlar.

Birkaç istatistik yeterli olacaktır:
2000 yılı itibariyle 6 yaş üstü nüfus içinde okur yazar olmayanların sayısı 7,6 milyondur. Bunun 5,7 milyonu kadın, 1,9 milyonu erkektir.
2000 yılı 12 yaş ve üstü üzerine işgücü istatistiklerine göre iktisaden faal nüfusa katılan kadın sayısı 10,2 milyon, erkeklerde ise 18,4 milyondur.
Meslek gruplarında kadın ağırlıklı tek alan 100 erkeğe 131 kadının düştüğü tarımsal faaliyetlerdir.
Örnekleri artırmak mümkün.

Siyasetin, kadınlara yönelik daha fazla güçlük çıkardığı doğrudur. Evdeki iş bölümü, annelik, “taciz riskleri” ve başka birçok neden sayılabilir. Ama bunların hiçbiri kadınların üstesinden gelemeyeceği engeller değildir. En büyük engel, kendi alanlarını kadınlarla paylaşmak istemeyen “erkeklerdir”.

Aynı sayın “sozal”ın söylediği gibi “ayıp olmasın diye erkeklerin seçtiği kadınlar” olmak istemiyor kadınlar. Ama bunun engellemenin yolu sözünü ettiğim gibi sadece kota değil, siyasette lider egemenliğine son vermek...

Kadınlar kadın oldukları için değil, “ayrımcılığa” uğradıkları için, bu toplumun yarısını oluşturdukları için bugün parlamentoda eşit temsil istiyorlar. Kadınlar dar bir çıkar grubu değildir. Diğer gruplar, etnik kökene sahip olanlar, meslek grupları çıkarlarını savunan temsilciler seçtirebilir, sivil toplum örgütleri, odaları vb. ile zaten bunu yapıyorlar. Kadınların bunun için bir “seçim bölgesi” de yoktur.

Ka.der erkeklerin de üye olduğu bir kadın örgütüdür. KA.DER’ in yoğun çabaları, bu kampanyadaki büyük masrafları boşuna değil. Bugün dikkat çeker, yarın etki yaratır, gelecekte sonuç verir.

Erkek demokrasiden, gerçek demokrasiye geçmenin başka yolu yok. Kentli-köylü ezilen, perişan durumdaki kadınların kurtuluşu da siyasette, lider hegomonyasını, icazetini aşabilecek temsil yeteneğine sahip kadınlarla, erkeklerin birlikte çalışmalarıyla gerçekleşecektir.

Bu tartışmada ironik olan bir diğer konu, iki erkek kafa kafaya verip, bunu tartışıyor olmamız. Açıkcası bir “kadının” da bu konuda söz almasını tercih ederdim.

Sayın sozal'ın yazısı için: http://onpunto.com/ShowBlog.aspx?Web=ssirri&CId=40398

Veriler: Eşit temsil için cinsiyet kotası /Erkek demokrasiden gerçek demokrasiye, Ka.der yayını (2005)

onpunto / 24.03.2007 / O. Suat Özçelebi

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails