25 Mayıs, 2007

Seçilmek istiyorum!

'Yerel Gündem 21 Ulusal Gençlik Parlamentosu' üyeleri 6 Ekim’de seçilme yaşının 25'e indirilmesi için bir kampanya başlattılar. 73 ildeki temsilcileri kanalıyla TBMM’ne ve tüm siyasi partilere sesleniyorlar: 'Seçilmek istiyorum'. 18 yaşındakilerin kazandığı seçme iradesinin yanına, milletvekilliği seçimlerinde, 30 yaşından 25'e indirilecek bir de seçilme iradesi eklemek istiyorlar. Temsilde adalet ilkesinin gereği, yerine getirilsin istiyorlar. Daha demokratik, katılımcı bir yönetim, ülke istiyorlar. İsterler, hakları. Üstelik başbakan, muhalefet partileri hepsi bu değişikliği destekliyor, Anayasa değişiklği için teklif de verdiler. Ama birilerinin gençlerimize “Türkiye’de ‘seçilmek’ nedir?”, bunu da anlatması gerek. Bu hakkı kullanmak için gerçekten “seçilmek” gerektiğini.

Sevgili gençler,Bildirinizi okudum. Bildirinizin başında, “bizler demokratik süreçlerde seçilen gençlik parlamenterleriyiz” diyorsunuz. Ama biliyor musunuz ki ülkemizde, bir siyasi partide demokratik süreçlerle seçilen bir aday olma şansınız hemen hemen yok. “Seçilmediyseniz”, genel başkanların ve ekiplerinin iki dudakları arasından isminiz fısıldanmadıysa, onaylanmadıysanız, “milletvekili” olma şansınız hiç yok! Bu şansınızı zorlayacak, elinizde tutacak demokratik haklarınız da yok!

“Olsun! 25 yaşındaki gençlerin seçilme hakkı olsun da bir bakalım”, diyebilirsiniz. Elbette, seçilme hakkı 25 yaşındakiler için de olsun. Ama bu hak, gerçekten halkın sizi seçebilme hakkı olsun. İki dudağın “seçme hakkı” değil. 30 veya 25, "iki dudak demokrasisi"nde yaşın hiçbir önemi yok!

Bildirinizde diyorsunuz ki, “bizler sadece geleceğin liderleri değil, bugünün de ortaklarıyız.” Doğru, hepimiz bugünün de ortaklarıyız ve ortak bir sorunumuz var: Türkiye’de siyaset yapma kültürü ve bu kültürün temel ürünü, “Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları.”

2007’de seçim var. Anayasa’nın 67. maddesinin son fıkrası şöyle diyor: "Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz."

Yani son genel seçim, 2002'nin 3 Kasım'ında yapıldığına göre, TBMM eğer erken seçim kararı almazsa, yeni genel seçime bir yıl bir ay var. Bir ay içinde bu Anayasa değişikliği yapılamazsa 6 yıl sonraki seçime kalacak, tüm talepler. Daha da önemlisi temsilde adalet ve yönetimde istikrarın önündeki en büyük engel olan siyasi partiler ve seçim yasaları, “iki dudak demokrasisi”, tüm hükümranlığını yine sürdürecek.

Sevgili gençler,Türkiye’de siyasal partiler, “siyaset yapmak” değil, siyasetten kendinizi yasaklamak için gireceğiniz kurumlara dönüşmüştür. Uzun yıllardır siyasi partilerimiz, ülkemizde demokratik siyasi hayatın vazgeçilmiş unsurlarıdır.

Türkiye’de siyaset yapmak, milletvekili olmak, genel başkanlar ve ekiplerinin vekili olmak, sözlerinden dışarıya çıkmamakla aynı şeye dönüşmüştür. Milletin vekillerinin üzerindeki bu vesayet, “milletvekilinin itibarını” da halk nazarında tartışmalı hale getirmiştir. Bunu içine sindiremeyenler, partilerinden ya istifa etmek ya iyice geri planda kalarak siyasal yaşamlarını sürdürmek ya da bağımsız aday olarak parlamentoya girmek zorunda kalmaktadır.

Lidere ve ekibine indirgenen parti yönetimi, liderin iki dudağı arasına göre biçimlendirilmiş “yasal” tüzük ile oluşturuluyor. Parti içinde tüzük, disiplin ve yargı sistemi, lider ve ekibinin inisiyatifinde, tüm kararlar onların kontrolundadır. Üye listelerini belirleme, güncelleme, ön-seçim gibi temel işleyişi düzenleyecek tüm adımlarda bağımsız yargının denetleme işlevi pratikte uygulanamamaktadır. Parti örgütünün seçimleri partinin kayıtlı tüm üyelerinin katılımıyla, gizli, serbest, eşit, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, bağımsız yargı denetimi altında yapılamamaktadır.

Tüm partililer, seçimle gelinen görevlerden rahatlıkla, genel merkezin keyfi kararlarıyla uzaklaştırılabiliyor, üye-delege iradesi kolaylıkla yok sayılabiliyor. Parti yetkilisi, il-ilçe başkanı veya milletvekili olsanız da iki dudağın insafından çok uzaklaşamıyorsunuz. Her onaylanmayan davranışınızın, sivri demecinizin ardından, faks makinesinin başında görevden alma yazısının geleceği günün stresiyle, ömür dolduruyorsunuz.

Bir demokrasi, parlamenter sistem, siyasi partisiz varolamaz; bir siyasi partiler rejimi de parti-içi demokrasi tam anlamıyla olmadan işleyemez. Ancak bizim ülkemizdeki gibi, “işler gibi” görünebilir: Adaylar çıkar, “seçimler” yapılır, oylar verilir,parlamento oluşur. Ama seçilen, yeniden seçilen ve her zaman seçilen, lider ve ekibi olur. Milletin önüne “sandık” koymak, demokrasi için yeterli değil. Sandığın öncesi ve sonrası demokrasiden ve adaletten nasibini almamışsa, ortaya sadece “iki dudak demokrasisi” çıkıyor.

Sevgili gençler,“Seçilmek istiyorum!” diyorsunuz. Kendilerini adeta “seçilmiş kişi/mesih” zannedenlerden bizi kurtarmak istiyorsanız, halk iradesine, cumhuriyete ve demokrasiye inanıyorsanız, gerçekten meşru olarak “seçilmek” için, önce kendi iradenizle bir konuda büyük bir "seçim" yapmanız gerekiyor: Ülkemizi “iki dudak demokrasisi”ne mahkum eden siyasi partiler ve seçim yasalarını değiştirmek.

İnanıyorum ki bu “irade” için, muhtaç olduğunuz akıl, sağduyu, cesaret ve basiret, beyninizde, yüreğinizde mevcut!

Ne mutlu, gerçekten demokratik bir Türkiye’de yaşıyorum diyebilenlere!

Kırılma Noktası/Siyasal İletişim Gazetesi/06.10.2006

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails