03 Temmuz, 2007

DP’den “demokratik parti” vaadi


Demokrat parti ses getirmese de, gerçekleştiğinde etkisi büyük olabilecek bir vaade seçim bildirgesinde yer verdi: Siyasi partilerin demokratikleştirilmesi. Bu bildirgenin benim için en önemli vaadini, “siyasi partilerin demokratikleştirilmesi” oluşturmaktadır. Sivil Anayasa kadar önemli olan bu vaat, Türkiye’deki “iki dudak demokrasisi”nin yarattığı tahribatın artık bildirgelere yansıyacak kadar kavranmaya başladığını göstermektedir.

Uzun zamandır anlatmaya çalıştığınız bir sorunu, bir partinin seçim bildirgesinde, ana hatlarıyla da olsa görmek, gerçekten heyecan verici.

Partilerin demokratikleştirilmesi, ülkenin gerçek bir demokrasiye kavuşmasının ön koşuludur. Bu vaadin çok önemli olduğunu, “Türkiye’nin önünü açabilecek” en önemli yasal ve yapısal değişikliklerden biri olduğu söylemek istiyorum. Siyasetten uzak duran “farklı” akılları, insanlarımızı siyasal sistemin içine kazandırmanın önündeki en önemli engel, parti-içi demokrasiyi yok eden “iki dudak demokrasisi”dir.

Türkiye’nin “vizyonu” 3-5 liderin ufkuna kilitlenmiştir. Milletin iradesini sakatlayan bu yapıyı aştığımız zaman, her düzeyde farklı ses, çözüm arayışları ve önerilerin partilerimizde yeşermesi, destek kazanması mümkün olabilecektir. Parti disiplininin çiğnenmesi, liderin karizmasının sarsılması, hizipçiliğin hortlaması, örgütçülerin partileri ele geçirmesi vb. endişelerle yıllarca, genel başkan ve yakın ekibinin emrine terk edilen partiler, yeniden “milletin-üyelerin” partisi olabilecektir.

Demokrat Parti “siyasi partilerin demokratikleştirilmesi” vaadinin gerekçelerini de ayrıntılı bir biçimde analiz ediyor: “Siyasal partilerin çoğu bir türlü, tabanın talep, yaklaşım ve isteklerinin üst yönetimlere yansıtılabildiği parti içi demokrasi mekanizmalarına kavuşturulamamıştır.Genelde bütün partilerin, tek finansman, tek örgütlenme, tek demokrasi anlayışını benimsedikleri Türkiye’de, parti programlarını ve tüzüklerini birbirlerinden ayırmak son derece güçtür. Birçok partide, bütün kararlar liderler tarafından alınmakta ve parti teşkilatları tarafından hiyerarşik yapıda alt kademelere dayatılmaktadır. Hiyerarşik yapılanmada, her aşamada katılım ve karar verme hakkı bir üst düzeye devredilmektedir. Hâlbuki demokratik katılımın katı bir hiyerarşik yapıda gerçekleşmesi mümkün değildir. Çağdaş demokratik sistemde esas olan, herkesin eşit koşullarda, karar alma mekanizmalarına doğrudan katılımıdır. Vatandaşla, birçok siyasetçi arasındaki iletişimin kopuşunun sebebi, halkın temsilcisi olması gereken siyasetçinin, yukarıda özetlediğimiz mevcut durumda, liderinin sözcüsü konumuna oturmasıdır. Üst yönetimdeki şeffaf olmayan yapı, doğrudan yerel düzeyde teşkilatlara yansımaktadır.”

Tabanı ve tavanıyla tam anlamıyla demokratikleşememiş siyasal partilerin, toplumsal
gerçeklerin farkında olmalarının mümkün olmadığı vurgulanan DP bildirgesinde, bu durumda da milletin sorunlarına akılcı çözüm önerileri geliştirmenin zorlaştığını belirtiliyor.

Mevcut ortamın, “popülizm”den başka bir şeye yer bırakmadığı gerçeğini DP kavramış görünüyor. Bu çerçevede de yapılan analiz ve öneri DP’den şöyle geliyor:
Ülkenin dağ gibi birikmiş temel sorunlarına çare bulmak yerine, cumhuriyetin temel değerleri, geleneksel değerlerimiz, bayrak, vatan, cumhuriyet gibi mukaddeslerimiz üzerinden milletimizi kutuplaştırmak suretiyle popülist oy avcılığı yapmak, Türkiye’deki siyasal partilerin çoğunun stratejik önceliği haline gelmiştir.

Öte yandan, demokratik katılım mekanizmalarına uzaklıkları itibariyle birbirinin aynısı olan birçok siyasal partinin, toplum nezdinde farklı olduklarını ispat için zıtlıkları ve gerginlikleri derinleştirme gibi bir yöntemde ısrarcı oldukları da aşikârdır. Bunun tabii sonucu, millete farklı çözüm önerileri sunmak yolunda yapıcı ve uzlaşmaya açık rekabet yerine, sorunları içinden çıkılmaz hale getiren çatışmacılığa ve münaferete sürüklenmeleridir.”

Ancak AKP ve CHP’ye, Siyasal Partiler Kanunu’nun yeni bir ruh ve anlayışla yazılmasıyla, siyasal hayatın demokratikleştirilmesine katkı sağlamaktan ısrarla uzak durdukları eleştirisini getiren DP, aynı eleştirinin kendi iktidarları dönemi için de geçerli olduğunu unutmuşa benziyor.

Bildirgesinde DP, AKP’nin Siyasal Partiler Kanunu’nda iktidarı döneminde yaptığı değişikliklerin, demokrasiyi genişletici değil, daraltıcı bir nitelik taşıdığını belirtirken, DYP iktidarları döneminde de aynı yolun izlendiğinin hatırlanmasında fayda vardır.

Bildirgelerinde siyasi partilerin demokratikleştirilmesine yer veren AKP ve DP’nin, başka bir ifadeyle, Türkiye’de demokrasinin çağdaş ölçülerde, demokratik kültürün kök salmasıyla mümkün olabileceğinin farkına varmış görünenlerin, seçimden sonra bu konuda atacağı adımlar, ciddi bir samimiyet sınavına yol açacaktır.

DP, barajı aşabilirse önerisindeki samimiyeti göreceğiz, ama AKP’nin bir baraj sorunu yok, hatta tek başına iktidarı yeniden zorladığı görülüyor. Bu konuda asıl sınavı AKP verecektir.

Milletin iradesini, liderlerin iki dudağı arasına teslim eden yasal yapıya son verilmesi, Türkiye’nin hemen her alanda önünü açacak, yeni yürek ve beyinlerin siyaset sahnesinde söz alması demek olacaktır. Gerçek “seçim” yarışı, ancak o zaman mümkün olacaktır.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails