13 Temmuz, 2009

Bir siyasi parti neden kurulur?

Abdüllatif Şener'in Yeni Oluşum hareketi, Türkiye Partisi oldu. Şimdi Mustafa Sarıgül de (nihayet) kendi partisini kurmak için DSP'den 2. kez istifa etti. Türkiye'de Değişim Hareketi başlatıyor. Bu son parti girişiminden sonra, daha önce kaleme aldığım " bir siyasi parti neden kurulur" adlı yazım aklıma geldi:

Siyasi partilerin neden kurulduğuyla ilgili çeşitli görüşler vardır.

I. Artık bu ülkeyi kurtaracağınıza inanıyorsunuz, diğerlerinin kurtaramayacağı anlaşıldı (anladınız), bari ben kurtarayım dediniz. Bu kadar mı? Bu kadar. Endişelenmeyin, hem neyiniz eksik ki? Partinizi kurdunuz.

II. Geniş bir “arkadaş” grubunuz var, hepsi “okumuş çocuklar”, zaten uzun zamandır da etrafınız “eee ne zaman gireceksin siyasete, sana ne zaman oy vereceğiz” diyorlar. Eğitimse eğitim, iş dünyasında başarıysa başarı, ekonomiden bile anlıyorsunuz, daha fazla geç kalmanın bir anlamı kalmadığını fark ettiniz. Ne lazım, sadece 30 kişi.

III. Olmuyor, yıllardır bekliyorsunuz, kalkmıyor koltuğundan. Bu kaybettiği 84. seçim. Apartman yöneticiliğine aday oldu, onu da kaybetti. Siz de artık kendinizi kaybettiniz, “muhalif” olmaktan yoruldunuz, “ekibinizi” de aldınız yanınıza, kurdunuz partinizi. Oh be!

IV. E yeterince biriktirdiniz, deyim yerindeyse “oldunuz”. Bakıyorsunuz etrafa , görüyorsunuz, soruyorsunuz kendinize sık sık: Sizden daha iyi mi bunlar? “Asıl lider sizsiniz”, çevre de fena değil, “ekip” de var, vatandaşın “dilinden” de konuşuyorsunuz, “gazeteci/aydın” tayfa da gemide. Bundan iyisi Şam’da kayısı. Peki size daha ne lazım? Elbette bir parti, kuruldunuz kaptan köşküne.



V. En son ABD ziyaretinizde gördüğünüz ilgi çok kayda değerdi. Enstitü enstitü dolaştırdılar, izzet ikramın sonu yoktu. Herkes sizdeki cevheri fark etti, e bu kadar zaman bürokraside herhalde boşuna dirsek çürütmediniz, yurdun dört bir yanında bunca çileyi boşa çekmediniz, medyada her vesileyle boşuna boy göstermediniz, halkınız artık sizden hizmet bekliyor. Çaresiz, “istemeye istemeye” bir parti görünüyor size, beş vakitte.

VI. Tamam, O sizi bakan yaptı, O sizi milletvekili yaptı, tamam, O sizi keşfetti, inkar etmiyorsunuz. Ama yönetemiyor partiyi, alamıyor bir türlü halktan oy, halk artık sizi görmek istiyor. Fakat O sizi artık bu partide görmek istemiyor. Ne yapacaksınız, başka yol mu bıraktılar: Kurarım bir parti, gösteririm gününü dediniz, vurdunuz kendinizi otel salonlarına, Anadolu yollarına.

VII. Sizin gördüklerinizi göremiyorlar, sizin anladıklarınızı anlamıyorlar, yabancı dil bile bilmiyorlar. Sadakat diyorlar, başka bir şey demiyorlar. Ama “örgüt/teşkilat” sizi anlıyor. Bıraktınız genel merkezi kendisiyle baş başa, aldınız örgütü yanınıza, şimdi ihtiyacınız sadece “fiyakalı” bir parti adı. Sizin adınız, zaten O her derde deva.

VIII. Kendiniz için bir şey istemediğiniz, “namert” olmadığınız anlaşıldı. Adeta özveri abidesi olarak algılanıyorsunuz, iş adamlarımız “ekonomiyi” sizin kurtaracağınıza inanıyor, bunca yıl yurtdışında o görevler, o nişanlar, o başarılar şimdi değerlendirilmeyi bekliyorlar. Size lazım olan sadece bir parti, gerisi medyanın/iş dünyasının işi… Halktan önce siz değerlendirin hele bir kendinizi, sonra da seçimde halk elbette değerinizi anlayacaktır.

IX. Bunca yıl boşuna mı çile çektiniz? Davaya adadınız hayatınızı, davalardan aklandınız, davalarla boğuşurken. Dava adamı olduğunuz, bir davanız olmadan şurdan şuraya gitmediğinizi halkınız tabi görüyor. Görmüyorsa göstermek lazım. Bu dava, iktidara taşınmalı, ama nasıl? Dava Partisi’ni kurdunuz.

X. Ülke elden gidiyor. Gitti gidecek. Göz göre göre, ülkeyi bölüyor, ülkeyi satıyor, ülkeyi geri götürüyorlar, her yerde gaflet, ihanet, her yerde delalet! Vatandaş kör, siz ahu gözlüsünüz, her şeyi gösteren bir gözlüğünüz var. Daha önce de anlatmıştınız, partinizi ve gözlüğünü anlamamıştı bu halk. Siz de 47. yeni partinizi kurdunuz. Bu sefer göstereceksiniz herkese, takacaksınız gözlüğü gözlerine.

"Türkiye'de bir siyasi parti neden kurulur" sorusunun 10 güzide yanıtı. Çeşitli görüşlerden, örnekler bunlar. Başka görüşler, başka örnekler de elbette vardır. Vardır değil mi?

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails