17 Eylül, 2007

İstisnasız ve imtiyazsız Anayasa

Anayasa taslağı önümüze konmak üzere. Birkaç gün içinde tartışmayı bir taslak üzerinden yapmaya başlayacağız. Taslak öncesinde herkes kendine sormalı.

Gerçekten sivil bir Anayasa mı istiyoruz?

Yanıtınız evet ise, öncelikle istisna ve imtiyaz yaratan Anayasa maddelerini tartışacaksınız o zaman.

Kim olursa olsun, asker, sivil, kurum, kişi demeyeceksiniz mevki ve makama bakmayacaksınız. Hukuki eşitlik ilkesini Anayasanın sadece ruhuna değil tüm maddelerine açık seçik yazacaksınız. Ama “fiili” eşitliği de unutmadan.

Yüksek Askeri Şura kararlarını yargı denetimine açıyorsanız, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu kararlarını da açacaksınız, kimseye ayrıcalık sağlamayacaksınız. Hükümeti, bakanları yargıya müdahele eder olmaktan çıkaracaksınız.

Sadece milleti koruyan, millete “taraf” bir Anayasa yapacaksanız, devleti ve devlet kurumlarını vatandaş karşısında “hükmeden” değil “hizmet” eden hale getireceksiniz. Devletin millet için var olduğunu unutmadan, devleti de yozlaştırmadan.

Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığının, aslında “vatandaşın dokunulmazlığı” olduğunu bileceksiniz, diğer dokunulmazlıkların “imtiyaz” yarattığını da. Yolsuzluk ve rüşvet suçları da dahil bir istisna bırakmadan, yargı bağımsızlığına teslim edeceksiniz milletvekillerini de, millet gibi.

YÖK’ün yarattığı imtiyaz ve uygulamaların da başka istisnalar yaratılarak yeni/sivil anayasada tekrar edilmemesi, eğitimin keyfi ellere terk edilmemesi gerekir.

Ve partilerin genel başkanlarının küçük krallıklarına dönüşen siyasi partilere yeni anayasanın “dur” demesi, siyasi partiler yasasına dayanak taşıyacak nitelikte ve açıklıkta bir madde yazımı şarttır.

Bu madde “milli iradeye”, millete anayasal anlamda iradesinin “gerçekten” teslim edilmesi olacaktır. Tasdik değil, seçme hakkını yeniden millete geri verecektir.

Ayrıca 1982 Anayasası’nın geçici maddeleriyle kendini güvenceye alan darbecilerin yargılanma yolu da açılmalıdır.

Hem demiyor mu mevcut Anayasamız bile: Herkes kanun önünde eşittir. Hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Ancak yeni Anayasada mevcut durumun hukuki eşitlik sağlarken fiili “eşitlikten” uzak tuttuğu "kadınlarımız" için “olumlu eylemler” çerçevesinde bir yaklaşıma yer vermesi kaçınılmaz görünmektedir.

Anayasada ne kadar az istisna, ne kadar az imtiyaz, o kadar demokratik bir Türkiye demektir.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails