26 Eylül, 2014

Bir ülkenin ya da kişinin iki dudağı arasında olmak...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler'de dün bir konuşma yaptı. Konuşmada  uluslararası düzen  ve demokrasi için doğru birçok saptama vardı. Onlardan biri de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 5 üyesinin veto yetkisinin haksızlığına ilişkin olandı:

Şöyle dedi Erdoğan:

"Dünya, 5’ten büyüktür. Güvenlik Konseyi’nin Birleşmiş Milletler’i etkisiz hale getirmesi küresel vicdanın kabul edebileceği bir şey değildir. Tüm alınan kararlar bir ülkenin iki dudağı arasındadır."

Çok doğru sözler. Ancak bu sözler, yıllarca milletin iradesinin hiçe sayacak bir biçimde bütün milletvekillerini, belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, partisinde de seçimle gelinen her yeri iki dudağı arasında, yanındaki ekiple birlikte belirlemiş bir kişi tarafından söylendiği zaman hiç inandırıcı olmuyor.

Millet de "iki dudak"tan ve her şeyi belirleyen ekipten büyük, hatta TBMM'de "egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir" sözü duvarlarda yazılı olduğu halde işlemiyor. Bu hangi vicdanın kabul edebileceği bir şeydir.

Demokrasiyi "istişare" zanneden, seçimleri kendi tercihleri arasında basit bir tasdik işlemine indirgeyenler, dillerinden "milli irade"yi ne kadar düşürmezlerse düşürmesinler hiçbir zaman inandırıcı olamayacaklar. 

Başkasına ayar vermeye çalışanlar, önce kendi ayarlarına, demokrasiye olan inançlarının düzeyine ve aynaya bakacaklar...

Unutmayın, Türkiye hala bir "iki dudak demokrasisi". Bu değişmediği sürece de sadakat ve itaat her zaman ehliyet ve liyakatin önüne geçecek. Ve bu değişmeden hiçbir şey "onurlu" bir biçimde değişmez, değişemez.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails