İlhan Selçuk'un "Sivil vesayet"e de "askeri vesayet"e de karşı olduğunu belirttiği söyleşiden sonra tartışma çok renklendi, çeşitlendi. Elbette, yine asıl mecrasında ilerlemiyor.
AK parti iktidarına "sivil dikta", "tek parti diktatörlüğü" kurmak peşinde olduğu yönünde eleştiri (suçlama) getirmek isteyenler, tartışmanın gerçek "sivil vesayet"in çevresinde gelişmesini de engelliyorlar.
Bu blogta sivil vesayet'in aslında "iki dudak demokrasisi" olduğunu uzun zamandır anlatmaya çalışıyorum. Üstelik bunun doğrudan iktidar partisi ile bir ilgisi yok, bu Türkiye'nin neredeyse tüm partilerine bulaşmış bir hastalık düzeyinde...
Bu gerçeği anlatan bir yazı kaleme almak yine bir zorunluk oldu. Yakında bu blogta "sivil vesayet" tartışmalarına yön vermesi gereken ana noktalar tek tek ele alınacak.
Türkiye'de "siyaset" ve "demokrasi" üzerinde vesayet kurmak isteyenler hiçbir zaman çabalarını sona erdirmemiştir. Siyaset, en az sivil-asker bürokratik egemenler kadar, siyasi parti lider ve ekiplerinin iki dudağı arasına sıkışmıştır. Türkiye'nin bugünü ve geleceği önündeki en temel problem budur: Ülkemiz, uzun yıllar içinde "iki dudak demokrasisi"ne dönüşmüştür. 2003 yılından beri, bu sorunla ilgili yazdıklarıma ve yazacaklarıma bu blogdan ulaşacaksınız.